Quantcast
Channel: Noni
Viewing all 973 articles
Browse latest View live

28 ay sonra...

$
0
0
Hafta sonu Nil'i İstanbul Akvaryum'a götürdük. Buraya en son 2012 Kurban bayramında gitmiştik, o zamanlar Nil'im 3 aylık mini minnacık bir bebekti, ahh nasıl da küçükmüş di mi?
Ekim 2012'den Mart 2015'e... Tam 28 ay sonra prensesimle yine aynı noktadayız! Nil'im o zaman bebekti farkında değildi, şimdi büyüdü ama akvaryuma ilgi yine sıfır :) İsmine rağmen bizimkinin sularla, balıklarla pek işi olmayacak anlaşılan ;)
Balık demişken; bu kadar ay geçmesine rağmen şu balık etli formum değişmemiş cık cık cık :) O gün akvaryumdan önce bir blogger etkinliğine katılmıştım, oradaki bloggerlardan biri internetten Kayla Itsines'ın fitness paketini aldığını ve çok memnun kaldığını söyledi, gelen programdaki hareketleri her gün yapmış ve 3 haftada vücudunda ciddi anlamda bir değişim olmuş. Programda yer alan egzersizleri ne kadar düzenli yapabilirim bilmiyorum, bu konuda kendime güvenmiyorum ama diyet paketini ben de bir deneyebilirim...
Bunların hepsi göbeği kamufle etme çabaları kihhh kihhh :P Yaz geliyor ya klasik kadın telaşları; o göbek buradan gidecek işte o kadar!
Hepinize harika bir hafta diliyorum!
Elbise: Sheinside

Sheinside'dan Mart Ayı Çekilişi !!!

$
0
0

Sheinside'dan yepyeni bir çekiliş ile merhaba :) Bu ayki çekilişimizde;


 Bir okuyucuma bu ürünlerden istediği bir tanesini hediye ediyoruz! Yapmanız gerekenler çok basit:

1. Sheinside'a üye olmak (geçen ayki Sheinside çekilişine katılanlar zaten bu adımı otomatikman atlamış olacaklar ;))
2. Siteye üye olduğunuz mail adresini buraya yorum olarak bırakmak

Çok kolay di mi :) O zaman pamuk eller klavyeye diyorum ve de sizi çekilişime bekliyorummm :)

Matruşka

$
0
0
Moskova'nın soğuk havasına rağmen matruşkalar her zaman içimi ısıtmıştır, orada geçirdiğim zorlu günleri ve biriktirdiğim güzel anıları, kalıcı dostlukları hatırlatır bana... Bu nedenle matruşkaların bendeki yeri apayrıdır...
Moskova'yı özlediğimden midir bilinmez geçtiğimiz gün tamamen Rus esintileri hakimdi bende :) Bluzüm, küpem ve şalımla Привет Rusya dedim kendimce :)
Rus esintili kıyafetimi yeni kırmızı ceketimle tamamladım.
Bu esinti bir tek giysilerimle sınırlı kalmadı, yaptığım kurabiyelere de sıçradı :) Matruşka kurabiyelerimi çok yakında sizlerle buluşturmayı planlıyorum, o zamana kadar bana şans dileyin lütfen!
Hepinize mutlu bir pazar günü dilerim.
Paka :)
Deri ceket: Sheinside
Tulum: Sheinside
Bluz: Ambar (İzmir'den)
Çanta: Choies
Ayakkabı: Studio Rain
Küpe & Şal: Moskova'dan

Vino'da Kız Kıza :)

$
0
0
 
Geçtiğimiz günlerde Vino Steak House'un 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında blogger anneler için düzenlediği geceye katıldım. Çocuklarımızı bir geceliğine evde bırakmanın coşkusuyla yuppiii diye restorana böyle koşturmadık tabii bu işin esprisi :) Ama gerçekten kız kıza keyifli bir gece geçirdik. Şarap hakkında bilmediğim şeyler öğrendim, güzel bir yemek yedim, kızlarla çene çaldım ve köşk içerisinde yer alan tablolarla sergi gezmiş kadar oldum e daha ne olsun :)
Vino Steak House'un bulunduğu köşk 1941 yılında Anıtkabir'in de mimarı olan Emin Onat tarafından yapılmış...
Göztepe Bağdat Caddesi üzerinde yer alana köşkün 250 kişilik kapalı, 300 kişilik açık alanı bulunmaktaymış.
Önce şarap (kav) odasını dolaştık.
Fiyatları 25TL'den 3.650TL'ye kadar değişebilen, 14 ülkeden 350 çeşit şarap bulunuyormuş. İçmek istediğiniz şarabı kav odasından kendiniz seçebiliyormuşsunuz.
Şarap odasından sonra masamıza geçip peynir tabağı ile açılışı yaptık... 
İkram edilenler arasında ben en çok dana lokum ve üç boyutlu köfteyi beğendim...
Şarap danışmanı Alper Apaydın her salı ve perşembe saat 18:00'de Vino Steak House'un facebook sayfasında‪#‎AlperAnlatıyor hashtagi altında şarap hakkında bilgiler paylaşıyormuş...
İçtiğimiz ilk şarap Alper Bey'in genç şarap olarak nitelendirdiği 2013 yılına ait bir Chianti idi...
Şimdi gelelim Alper Bey'den dinlediğimiz şarap içim kurallarına;

1. Gözle inceleme: Şarap kadehe ilk konulduğunda önce gözle incelenmeliymiş. Şarap kadehini beyaz bir zemin üzerine koyup renginde herhangi bir anormallik var mı, rengi kahveye mi kaçıyor yoksa berrak mı, tortu var mı gibi özelliklere bakmak gerekiyormuş.
2. Koklama: Daha sonra şarabı koklayarak herhangi bir bozulma olup olmadığına bakılmalıymış. En sık rastlanan hata mantar hatasıymış, mantardan kaynaklanan hatalarda şarabın kokusu ojeyi andırıyormuş. Şarabın içindeki mikro organizmaların hatasına ise bret hatası deniliyormuş, böyle durumlarda şarabın ağır hayvansı bir kokusu oluyormuş. Ayrıca yapım aşamasında, üretim yerinden kaynaklanan klor hatası da olabiliyormuş.
3. İkinci burun : Şarabın içindeki molekülleri harekete geçirip, daha yoğun bir aroma sağlamak için kadehle hafif daireler çizerek şarabı sallamak gerekiyormuş, bu işleme ikinci burun deniliyormuş.
4. Damakta analiz: Son olarak şarabı damakta diş etlerine temas ettirerek asit-gövde analizi yapmamız gerekiyormuş. Örneğin şarabı ağzımıza aldığımızda diş etimizde bıraktığı burukluk tanen'den (şarabın doğal kimyasal oluşumu) kaynaklanıyormuş. Şarap ağzımızı sulandırıyorsa bu asit oranının yüksek olduğunu gösteriyormuş. Eğer şarap hava aldıysa meyve aroması düşük oluyormuş. Şarabın yoğunluğuna göre de gövdeli veya gövdesiz olduğunu anlıyormuşuz. Örneğin şeftali suyu gövdeli, vişne suyu ise gövdesiz bir içecekmiş.
Şarap dünyası şu anda eski dünya (örneğin Fransa, İtalya) ve yeni dünya (örneğin Amerika, Şili) olarak ikiye ayrılmış durumdaymış...
İçtiğimiz ikinci şarap ise "kupaj" denilen birden fazla şarabın birleşmesiyle oluşan 2012 yılına ait bir California şarabıydı. Benim için biraz fazla sertti, içtiğimiz ilk şarap Chianti meyvemsi tadıyla benim damak tadıma daha çok hitap etti. Zaten Nil'e hamileliğim ve ardından 2 yıl süren emzirme dönemim boyunca içkiden uzaklaştığım için artık bir kadehten fazlasını bünyem pek kaldıramıyor...
Bu geceyi organize eden marka danışmanı sevgili Deniz Sağlam'a ve Seyhan'cığıma teşekkür ediyorum!
Ve sizleri Vino'nun içerisinde yer alan güzel tablolarla baş başa bırakıyorum...
Sonay Demirhan Demir
Sonay Demirhan Demir - "Tekirler"
Sonay Demirhan Demir - "Temenni" 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu
Şeli Abut Benhabib
Sonay Demirhan Demir - "Aynadakiler"
Sonay Demirhan Demir - "Kürk"
Sonay Demirhan Demir - "Gülümseme"
Sonay Demirhan Demir - "Cafedeki Rus Kadınlar-I"
Sonay Demirhan Demir - "Cafedeki Rus Kadınlar-II"
Şeli Abut Benhabib

Home Sweet Home ♡

$
0
0
Sevdiğim birinin elinden çıkan, beni düşünerek hazırladığı bir hediyeden daha değerlisi yoktur benim için... El emeği beni özel hissettirir... Ve hiçbir pahalı hediye o el emeğinin yerini tutmaz gönlümde... Bugün evimde sevdiğim, baktıkça beni mutlu eden köşelere yer vermek istedim... 
Kedileri ne kadar sevdiğimi bilen tatlı blog arkadaşım Derya yıllar önce bu güzel yastığı ve 4 kediden oluşan kanaviçe tabloyu hediye etmişti... O zamanlar Nil'im ortada yoktu, şimdi kızımın odasını süslüyor bu güzel kedicikler :)
Canım annemin çakıl taşlarını kullanarak ağaç kütüğüne yaptığı bu tabloya doğa aşığı biri olarak bayıldığımı söylememe gerek yok di mi ;)
Anasına bak kızını al diye boşuna dememişler :) Keşke birazcık ablama çekseymişim! Canım ablamın yaptığı biblolar ve Nil'imin 1 yaş doğum günü için çizdiği resim... 
Bu ailenin kadınları bu kadar yetenekli olmak zorunda mıydı yafff :)
Canım teyzem Sevdoş'umun yaptığı yağlı tablo...
Zeynebim... On parmağında on marifet olan arkadaşım! Gülleri ne kadar sevdiğimi biliyor tabii :)
Canım annemin kuru yapraktan yaptığı çerçeve...
Bu sefer kendimi şımartmak için Little Garden'a yaptırdığım bahçe :) Ben yemek yaparken pisicik mutfakta beni izliyor şimdi :)
Canım annemin çakıl taşından yaptığı Nasreddin Hoca :)
Tatlı arkadaşım Tuba'nın Niloşa özel işlediği kanaviçe tablo...
Hepinize sevginin içinize işlediği bir gün dilerim!

Hazır & Nazır

$
0
0
Kışlıklar artık bana fazla gelmeye başladı, boğazlı kazakları, yünlü hırkaları, külotlu çorapları vesaire hepsini üzerimden atasım var! Pullu elbisemle birazcık ferahladım doğrusu, evet ben yazı karşılamaya hazırım hem de fazlasıyla! Ya siz?
Bu arada Sheinside çekilişime katılmayan kaldıysa bekliyorum :) Kazananı hafta sonunda açıklayacağım. Hepinize şimdiden harika bir hafta sonu dilerim!
Manto: Sheinside
Elbise: Sheinside
Hırka: Zara
Çanta: Massimo Dutti (eski)
Ayakkabı: Nine West (çok ama çoook eski :) tipik boğa burcu işte malı kıymetli :P)
Küpe: Yargıcı

Püskül

$
0
0
Bu deri ceketi seçerken hiç bu kadar eğleneceğim aklıma gelmemişti! Püsküllerine bayıldım! Yalnız ben böyle oynarken kedim Miso'dan uzak durmalıyım yoksa o da oyun zannedip tırnaklarını geçirirse uuuu düşüncesi bile kötü yaw :P
Püsküllü ceket: Sheinside
Çanta & Botlar: Mango
Bej kolye: Pudra Butik (İzmir)
Kuru kafalı kolye: Teyzemin hediyesi
Bileklik: Dükkan Leyla (İzmir)
Şapka: Mudo Concept

Sheinside Çekiliş Sonucu !!!

$
0
0
Günaydın, iyi pazarlar! Sheinsideçekilişime gösterdiğiniz ilgi için hepinize çok teşekkür ederim :) Hafta sonu bitmeden çekiliş sonucuna hemen geçmek istedim...
Katılan 71 kişiden bakalım kazanan kim olmuş?
61. sırada yorum bırakan sevgili İstanbul'a (Zerrin'e) teşekkür ediyor, 6 ürün arasından seçimini yapıp benimle hemen iletişime geçmesini rica ediyorum.
Hepinize güzel bir pazar dilerim...

Çav Bella

$
0
0
Sonunda güneş yüzünü gösterdi! Üzerimdeki paltonun bana fazla gelmesine ve sadece t-shirtle kalmak istememe hala inanamıyorum :) Ben de fazlasıyla şom ağızlı biriyimdir, eğer bu hafta yağmur yağarsa benden bilebilirsiniz hii hii :)
Bu elbiseyi de çok beğenip almıştım, giydiğimde şöyle İtalyan gangsterleri gibi havalı olurum diyordum ama evdeki hesap çarşıya uymadı içine zor sığdım :P Yandaki düğmeler her an "bizden bu kadar Nonicik çav bella" demek üzereler hahahahaha :)
Hepinize güzel bir hafta dilerim!
T-shirt: Mango
Çanta: Zara
Şapka: Boyner

Black Sunday Sale

$
0
0
 
Geçtiğimiz pazar günü Nil'i de alıp Kadıköy Bahariye'nin yolunu tuttum. Tabii tam giderken Nil'oşun bezinden taşıcak şekilde her yerini çiş yapmasına ve üstünü komple değiştirme işlemine hiç değinmiyorum bile :) Allahtan bu olay etkinliğin düzenlendiği Tasarım Book Shop'a adımımızı atmadan gerçekleşti, aksi halde anne kız bizi anında kapı dışarı edebilirlerdi hii hii :)
Black Sunday Sale her ay farklı bir mekanda ve farklı bir konseptte düzenlenen bir satış etkinliğiymiş, ben de tatlı arkadaşım Tuba sayesinde haberdar oldum. Tabii içeri girer girmez ilk uğradığım yer arkadaşımın markası olan Misscat Design standı oldu :)
Canım arkadaşım etkinlik için çok güzel şeyler hazırlamıştı, arkadaşım olduğu için söylemiyorum gerçekten de en çok ilgi gören ve dikkat çeken stand onunkiydi bence... Uzun zamandır gözüme kestirdiğim Frida kolyeyi hemen kaptım ben de, canım ablama gönderdim bile, onun da bayılacağına eminim!
İsminin baş harfi olan kolyeyi de canım arkadaşım bana özel hazırlamıştı, o gün büyük bir mutlulukla taktım kolyemi... Hiç şüphesiz etkinliğin en fazla eğlenen üyesi de minik kızım oldu :)
Tuba'cığım bunun bir benzerini de Nil'im için işlemişti, hatta birkaç post önce burada paylaşmıştım....
Şimdi bir de diğer standlara göz atalım... 
İlk fotoğraf olarak paylaştığım, Black Sunday Sale etkinlik afişini de hazırlayan çizer Burcu Baraner...
Arkadaşımın standından sonra ikinci favori standım Rengim Style oldu. Tüm takılar Japon miyoki boncukları ile yapılmış. Ben boncuklar birbirine yapıştırılmış zannettim, meğer iple örülüymüş, hiç anlaşılmıyor bile!
Hepsi sanat eseri gibi di mi?
Hepsini çok beğendiğim için seçim yapmam öyle zor oldu ki :( Ehh bunun üstüne bir de benim Boğa burcu kararsızlığımı ekleyin, varın gerisini siz tahmin edin! En sonunda canım annemin maviş gözlerine bu küpelerin çok yakışacağını düşünüp bunu aldım :) Kendim için de instagram hesaplarında gördüğüm bu sevimli matruşkayı sipariş ettim :)
İlk katı dolaştık... Şimdi de Tasarım Book Shop'ın ikinci katını dolaşalım, bakalım burada kimler stand açmış?
Hoşuma giden standlardan biri de burasıydı; Bi'kutu Mutluluk her ay farklı konseptte, kadınlar için tasarlanan, sürpriz bir kutu servisiymiş. Her ay, içeriğin açıklanmadığı bir kutu tasarlanıyormuş ve ilk teslimlerden sonra içinde neler olduğu paylaşılmaya başlanıyormuş. Mesela Mart ayının konsepti mimozaymış; kutunun içinden tohumlar, bez çanta, peeling, sabun, krem, küpe gibi minik hediyeler çıkmış. Ben bunu gerçekten çok eğlenceli buldum, Nisan ayı kutusunu bir denemeyi düşünüyorum ;)
Tüm kötülüklere inat bu yılın en güzel gününün bugün olması dileklerimle...

Fırfır

$
0
0
Hafta içi ailemizle bir yemeğimiz vardı, o gün için çok beğenerek seçtiğim ama fiyatından ötürü fazla büyük bir beklenti içinde olmadığım ama üzerime giyince bayıldığım fırfırlı bluzümü giydim.
Niloş ise spor takılmak istedi, giyim konusunda o kadar zıttız ki :) Elbise, etek ve kot sevmiyor, rahat taytlara, salaş bluzlere bayılıyor. Pembe paltosu ve pembe yağmur çizmeleri olmadan çıkmıyor. Saçında toka istemiyor, mümkünse açık olsun ve devamlı gözüne girsin, bayılıyor buna :) Bir de bu aralar "Nil büyüdüm" demeleri var ki çok güldürüyor beni :) 2 buçuk yaşlar gerçekten çok eğlenceliymiş!
Ben de giyim konusunda kızıma biraz ayak uydurmak istedim ve fazla kokona görünmemek için fırfırlı bluzümü bu montumla tamamladım, böyle spor şık olmayı seviyorum, o zaman tamamen kendi tarzımı yansıttığını düşünüyorum... 
Saçlarımın kesim zamanı geldi, zaman yaratabilirsem belki bugün kuaförüme bir giderim ;)
Biz bu hafta sonunda Adana'nın portakallarını koklamaya gidiyoruz! Pazartesi görüşünceye dek hoşça kalın...
Bluz: Sheinside
Mont: Sheinside
Çanta: Choies
Pantalon: Pudra Butik (İzmir)

Portreler

$
0
0
28 Şubat - 8 Mart tarihleri arasında Levent Kültür Merkezi'nde Facebook'ta faaliyet gösteren "Deklanşörün Sultanları"& "Beşiktaş Fotoğraf ve Gezi Kulübü" gruplarının "Portreler" isimli sergisi düzenlendi. Benim bu sergiye katılma nedenim ise çok özeldi çünkü biricik teyzem Lebide Girgin Viyana'da çektiği bu fotoğraf ile bu sergide yer aldı.
Canım teyzem çektiği bu fotoğrafı sergi bittikten sonra Down Sendromlular Mecidiyeköy Cafesi'ne hediye etti...
Canım Lebişim kimbilir çektiğin yeni fotoğrafları (İspanya'da da ne güzel kareler yakalamışsındır şimdi!) ve katılacağın yeni sergileri (mesela Mayıs'taki Anneler Günü Sergisi ;)) heyecanla bekleyeceğim! Işığın bol olsun bitanem benim!
Portreler sergisinde yer alan diğer fotoğrafları da sizlerle paylaşıyorum.
Hepinize güzel bir gün dilerim...
Kadir Aynur
Hatice Er
Pınar Atav
Arzu Saraç
Yıldıray Aktürk
Neşe Şayir
Sabiha Köse
Gülveren Bektaş
Ayşin Zaim
Emine Çalışkan
Keziban Çetinavcı
Üst Fotoğraf: Önder Güngör
Alt Fotoğraf: Gülsen Bayraktar
Yıldıray Aktürk
Zehra Özdilim
Evren Özgüner
Üst Fotoğraf: Osman Taşyapan
Alt Fotoğraf: Gülseren Yanar
Kezban Kocacı
Nurcan Alkan
Özge Aktaş
Didem Müftüoğlu
Serpil Bozkurt
Erkan Ölmez
Nuray Aparı
Gülden Doğan
Nilhan Azaklı Hoşgör
Nihat Alagöz
Hatice Şenlik
Filiz Çalık Tezgeldi
Erdem Sipahi
Pınar Atav
Feyza Öksüz
Sinan Sokumoğlu
Elvan Alver
Elvan Alver
Elvan Alver
Elvan Alver
Nilhan Azaklı Hoşgör
Nurcan Alkan
Figen Yazgaç

Karaca Home ile Yine Yeni Yeniden...

$
0
0
Geçtiğimiz ay Karaca Home biz bloggerlara kapısını yeniden açtı ve yine güzel bir kahvaltı eşliğinde yeni sezon ürünlerini tanıttı...
Bir yandan kahvaltımızı yaparken diğer yandan Karaca Home'un pazarlama yöneticisi sevgili Gamze Yenel'e kulak verdik ve Karaca Home'un AVM'lerde 90 mağazayı geçtiğini öğrendik.
Karaca Home yılda iki defa koleksiyon çıkartıyormuş. Yaz koleksiyonuna ait tüm ürünler kısa süre içinde tüm mağazalarda yerlerini alacakmış.
Yeni koleksiyonda ağırlıklı olarak mavi renkler kullanılmış.
Yeni katalog 4 konseptte basılmış;
~ Ada Aşkı
~ Gölgede Aşk
~ Yaz Bahçesi
~ Yaz Sandığı
Tanıtım videoları Urla'da bir fırında, Alaçatı'da bir otelde ve Nişantaşı'nda bir çiçekçide çekilmiş.
Katalog fotoğraflarını fotoğrafçı Ceyda Binyıldız çekmiş.
Geçtiğimiz koleksiyonun en ilgi çeken ürünlerinden biri olan ayıcıklı Negin serisine yeni sezonda da yer verilmiş.
Nevresim takımıyla aynı desende elbisesi olan bu tatlı ayıcık bu ilgiyi hakediyor bence ;)
4 mevsim olarak bilinen Complete serisinde hem yazın hem de kışın kullanılabilen yatak örtüleri yer alıyormuş.
Normalde nevresim üretiminde yıkama olduktan sonra desen basılır ve kesilirmiş. Ama Provence serisinde farklı bir teknik kullanılarak ürün dikildikten sonra boyamaya alınıp yıkanıyormuş. Böylelikle daha soft renkler ortaya çıkmış. Kopanaki denilen yastık kenarlarındaki danteller bu seride yer almış. Ve ilk defa perdede kullanılan iplik yatak örtülerinde de kullanılmış.
Yeni koleksiyonu ve tanıtım videolarını hep birlikte izledik...
Ve kahvaltımıza tatlı bir şekilde noktayı koyduk.
Geçen sefer fırsat bulamamıştım, bu sefer kaçırmak istemedim ve Karaca Home showroom'unda yer alan bu güzel kapının önünde bir poz verdim ;) Karaca Home'a bu keyifli etkinlik için çok teşekkür ediyor ve sizleri showroom'da çektiğim yeni sezon ürünlerle baş başa bırakıyorum. Hepinize harika bir hafta sonu dilerim!

Zebra

$
0
0
Saçlarımı kestirdim, uçlarını açtırdım. Baharı karşılamaya ben hazırım :) Havaların bu hafta sonu birazcık ısınmasıyla dolabımda uzun bir süredir giyilmeyi bekleyen zebra desenli ceketimi de çıkardım ortaya! Bu ceketi aslında Choies'da aylar önce gördüm ve görür görmez vuruldum diyebilirim ama ben alana kadar tükendi bile. Artık ne kadar çok istediysem bir baktım ceket yine sitede satışta, tabii bu sefer hızlı davrandım ve bingo :)
Cuma günü çok keyifli bir etkinliğe katıldım, Cottonbox tarafından düzenlenen Ayşe Tolga ile aromaterapi workshopı'ndaydım. Birlikte saç diplerini kuvvetlendirici saç serumu ve anti aging yüz serumu hazırladık. Servi, ardıç, biberiye, üzüm çekirdeği ve daha birçok yağın yaydığı koku ile mest oldum diyebilirim. Ayrıca kısa süre olmasına rağmen hazırladığım yüz serumu cildimin gerçekten ışıldamasına yol açtı. Bununla ilgili detaylı bir post hazırlayacağım. Hafta sonu yüz serumumu sürdüm ve makyajımı Essence ürünleriyle yaptım. Bu soft görüntü hoşuma gitti doğrusu :) Bu arada benim gibi makyaj meraklılarına duyurulur; Essence'in tüm ürünleri Eczacıbaşı güvencesiyle açılan www.renklidukkan.com sitesinde satışta...
Hepinize harika bir hafta dilerim!
Ceket: Choies
Jean: Zara
Çanta: H&M
Makyaj: Essence sun club far (01 south beach), Essence XXXL shine lipgloss (no.21), Essence pure skin BB krem, Dior cheek&lip glow

OMO ile "Deneyimsel Öğrenme"üzerine...

$
0
0
Geçtiğimiz ay çok keyifli bir etkinliğe katıldık biz Nil'imle... Instagramdan beni takip edenler paylaşımlarımı görmüşlerdir zaten...
OMO'nun davetlisi olarak deneyimsel öğrenme hakkında bilgiler almak üzere Salt Galata'ya gittik.
Önce kahvaltımızı yaptık...
Nil müzik aletlerini görünce tutamadı kendisini kahvaltıyı bırakıp konsere geçti hii hii :)
Yıllar önce iki farklı hocadan bateri dersleri almıştım, Nil de annesinin yolundan gidecek belli oldu ;)
Kahvaltıdan sonra çocuklarımızı atölyeye bıraktık ve çok değerli konuşmacıları dinlemek üzere toplantı odasına geçtik.
İlk olarak sözü Universal marka müdürü Ercan Solmaz aldı. Modern ebeveynlik konseptinin 2001 yılında başladığını, 2004 yılında çocuk gelişimi üzerine oluşturdukları "Kirlenmek Güzeldir" felsefesiyle çocuk gelişimine pozitif katkıda bulunmayı amaçladıklarını anlattı. Çocukların özgürce kirlenerek oynadıkları oyunlar planladıklarını, her yıl devam eden projeler yarattıklarını  ve bu seneki sloganlarının "Hadi Hareketlen Kirlen Öğren" olduğunu söyledi. İstanbul, Ankara, İzmir’de 5-12 yaş arası çocuk sahibi 900 annenin katılımı ile gerçekleşen çok kapsamlı bir araştırma yaptıklarını anlatarak bu araştırma sonuçlarından bahsetti bizlere... Bu araştırmaya göre;

Anneler ve Geleceğe Bakış 
• “Beni daha zor bir gelecek bekliyor” diyen annelerin oranı %68
• “Çocuğumu daha zor bir gelecek bekliyor” diyen annelerin oranı % 69
• Annelerin %60’ı çocukları için gelecekte hangi vasıfların iyi olacağını kestiremiyor
• Çocuklarını geleceğe hazırlamak konusunda kendilerini ve imkanlarını yeterli gören annelerin oranı sadece % 31
• %56’sı çocuğum büyüdüğünde önde gelen meslekler çok daha farklı olacak diyor.
• Annelerin %58’i değişimi yakalamakta zorlanıyor.
• Annelerin %89’u okulda öğrendiklerinin çocuklarının gelecekte başarılı olması için tek başına yeterli olmadığını düşünüyor.

Çocuklar ve Teknoloji
• Çocukların ailelerinden istediği şeylerin başında %85 ile bilgisayar geliyor.
• Ailelerin %64’ü çocuklarına özel bilgisayar, %49’u akıllı telefon ya da tablet sağlamış görünüyor. Öte yandan annelerin %69’u telefon ve tabletin çocukları için zararlı olduğunu düşünüyor.
• Çocukların %76’sının her gün televizyon izleme izni var. % 70’inde TV izleme süresi günde 2 saatin üstünde. 
(Ailece yapılan ortak etkinliklerin başında yaklaşık %73 ile televizyon izlemek geliyor)

Çocuklar ve Oyun
• Annelerin %11’i çocuklarını dışarı hiç çıkarmazken, %49’u çocuğunu haftada sadece 2 gün dışarıya çıkarıyor.
• Evde 2 saatten fazla oyun oynayan çocukların oranı %45 iken dışarıda 2 saatten fazla oynayanların oranı %26.
• Annelerin %85’i kendi çocuklarıyla kıyasladıklarında, çocukken arkadaşlarıyla daha fazla oyun oynadıklarını söylüyor. % 81’i biz bugünün çocuklarına göre daha fazla deneyimleyerek ve yaparak öğrenirdik diyor.
• Çocuğuyla 2 saatten fazla oyun oynayan anne oranı ise %6. Anneler bu orana gerekçe olarak çocuklarıyla ne oynayacaklarını bilemediklerini ya da onlara bir şeyler öğretme konusunda kendilerini yeterli görmediklerini söylüyor.

Anneler ve Yaparak-Deneyimsel Öğrenme Modeli
• Annelerin %61’i “deneyimleyerek-yaparak öğrenme” kavramını hiç duymamış.
• Kavram anlatıldığında, annelerin % 84’ü bu modeli çocuğu için çok faydalı buluyor.
• Annelerin yalnız % 48’i hayatlarında yaparak-deneyimleyerek öğrenmenin yeri olduğunu ifade ediyor.
• Annelerin % 73’ü kirlenen çocuk daha fazla öğrenir diyor.
• “Kirlenen çocuk daha mutlu olur” diyen annelerin oranı % 82’yi buluyor.

Annelik serüvenimde benim en önem verdiğim şeylerden biri gün içerisinde elimden geldiğince Nil'i mutlu edecek aktivitelere yer vermek, evet bu beni zaman olarak inanılmaz kısıtlayan ve neredeyse her gece 3'lerde yatmamla sonuçlanan bir şey (o uyuduktan sonra evi toplama, bilgisayardaki işlerimi halletme ve sonra mutfağa girip rutin olarak kurabiye yapımına ayırıyorum zamanımı...) ama onun günü mutlu bir şekilde tamamladığını bilmek inanın tüm yorgunluğumu unutturuyor. İşte bu sebeple bu araştırmada en çok şu %6' lık "çocuğuyla 2 saatten fazla oyun oynayan anne oranı"na takıldım ben, bu oran bana çok ama çok düşük geldi :( 

OMO marka müdürü Ercan Solmaz "deneyimsel öğrenme" modelini bizim çocukken düşe kalka, birebir yaşayarak öğrenme halimiz olarak özetledi ve bu modelin okul dışı eğitimde çok önemli bir yere sahip olduğunu belirtti.
Çocuk ve Ergen Psikiyatrı Prof. Dr. Yankı Yazgan edindiğimiz her besinden aldığımız kilo gibi, çocuğun tablet karşısında geçirdiği her sürenin dikkat ve öğrenme sorunu olarak ona geri döndüğünü söyledi. Neyin zararlı neyin faydalı olduğu üzerinde düşünmemiz gerektiğini belirtti. Her anne babanın genel isteğinin kendi ayakları üzerinde duran, mutlu ve özgüvenli çocuk yetiştirmek olduğunu ama bunun için de bazı yetilerin olması gerektiğini, özgüven, empati, doğru iletişim, saygı, kendi sınırını bilme, başkalarına değer verme gibi özellikleri çocuklarımıza kazandırmamız gerektiğini ekledi.

Prof. Dr. Yankı Yazgan günümüzde zamanın hızlanması durumu olduğunu, teknolojinin de bu sürecin bir sebebi değil bir ürünü olduğunu söyledi. Teknolojinin düşmanımız olmadığını ama önemli olanın bunu ne kadar kullandığımız olduğunu söylerek; günlük almamız gereken miktarı aşarsak zararsız gibi görünen sudan bile zehirlenebileceğimiz örneğini verdi.  Zamanın hızı ve geleceğe dönük belirsizliklerin anne babada endişe yarattığını belirtti. Endişenin default bir fabrika ayarı gibi anne babalığın bir parçası olduğunu, bu durumun bir sebebi veya gerekçesi olmadığını çünkü en değerli varlığımızın çocuklarımız olduğunu söyledi ki zaman zaman aşırı endişe duyan ve bunun önüne geçemeyen bir anne olarak bu sözleri duymak beni rahatlattı :)
Prof. Dr. Yankı Yazgan deneyimsel öğrenmeyi ikiye ayırdı;
1. Duyular ne kadar çok sık kullanılıyorsa o kadar iyi. Örneğin markete araba yerine yürüyerek gitme gibi doğal hayatın içerisinde yer alma, beyin için de birçok fonksiyonu iyi koordine etmeyi sağlıyor.
2. Duyulara yüklediğiniz mana ile bunların kayıt altına alınmasını sağlıyorsunuz. Beyin adeta tag'leyerek çalışıyor. Örneğin "bu markette şu ürün satılıyor" gibi... Gördüklerimizden bir sonuç, bir ders çıkartıyoruz. Örneğin "şurdan geçerken köpek havlamıştı bu yüzden ben yolun diğer tarafına geçiyim" gibi...

Prof. Dr. Yankı Yazgan "Çocuğunuzun deneyimsel hesabında ne kadar deneyim biriktirirseniz o kadar kendi ayakları üzerinde duran bir çocuk sağlarsınız. Merak çok güçlü bir arzu ve dürtüdür. Hakikisini tattırmaktan alıkoymayın. Birşeyin hakikisini tadan kopyası ile yetinmez" diyerek konuşmasını tamamladı.
Aktif Yaşam Derneği'nin kurucu üyelerinden Mehmet Ali Çalışkan Türkiye'de oyun kavramının pek olmadığını, deneyimsel öğrenmenin kilit kavramlarından birinin oyun olduğunu anlattı. Oyunun aslında çocuğun dili olduğunu, çocuğun hayatında sadece birkaç saatini alan bir aktivite değil çocuğu anlamak için başvurduğumuz yöntemlerden biri olmalı diye ekledi. Mehmet Ali Bey çocuğun dilinden konuşmak için oyunun çok önemli olduğunu, anne babayla ilişki kurma biçimini oyunun oluşturduğunu söyledi. Ayrıca hareketle oyun arasında güçlü bir bağ olduğunu, hareket etmeyen çocuğun oyun oynamadığını ve ne yazık ki Türk toplumunun boş zamanını geçirmede aktif olmayı tercih etmediğini belirtti. Bu bağlamda hareketi ve oyunu çocuğumuza hayatın ta kendisi olarak anlatmamız gerektiğini söyledi.
Mehmet Ali Çalışkan çocuğu toplumun ve ailenin dışında bir kategoriye koyduğumuzu, bunun yanlış olduğunu söyledi.

"Oyun oynayan yetişkinler olmadığı için çocukların hayatında da oyun yok. Peki oyundan kastımız ne? Burada tecrübenin imkanları ortaya çıkıyor. Merak keşifin kapısını açıyor. Şehirli bir çocuk gördüğü her ağacı sadece "ağaç" olarak tanımlıyor. Halbuki kasabada dağ eteğinde yaşayan bir çocuk ağacın gürgen, meşe, kayın veya çitlembik olduğunu biliyor. Buna yapılandırılmamış oyun deniyor. Bizim kentli hayatımızda ise çocuklar deneyimsel öğrenmeden uzaklaşarak çeşitli etkinliklerle yapılandırılmış oyun oynuyorlar. Oyunu çocuğun zamanının sadece 1-2 saatini geçireceği bir taktik olarak görmemeliyiz, oyunu çocuğun hayatına entegre edeceğimiz yollar bulmalıyız..." diyerek konuşmasını tamamladı Mehmet Ali Çalışkan...
OMO kampanya elçisi, oyuncu ve anne sevgili Demet Akbağ da küçüklüğünde evde yemek yerken annesinin garson rolünü oynadığını, o ve kız kardeşinin Türkan Şoray'la Filiz Akın kılığına girdiğini, bir restoranda yemek yiyormuş gibi rol yaptıklarını ve annesinin bu oyunu hiç bozmadığını gülümseyerek anlattı. Güzel havalarda sokağa çıkıp yakar top oynadıklarından bahsederek çocukluğuna da bir noktada teşekkür etti. Oğlu küçükken yere örtü serip su içerisine karabiber, boya vesaire dökerek iksir yaptıklarını, ama geçmişi düşününce oğlunun kendi çocukluğu kadar özgür olmadığını üzülerek ifade etti. Demet Akbağ "dokunarak, değerek, hissederek oyunlar oynayalım, özgüven ancak bu şekilde olabilir." dedi ve "teknoloji bebek bakıcımız olmasın" diyerek konuşmasını tamamladı...
Nil oyunlarla eğlendi, ben dinlediklerimle yaşadığım endişelerin gayet normal olduğunu ve annelik yolumda doğru adımlarla ilerlediğimi farkettim. Bu yüzden anne kız ikimiz de kocaman bir gülümsemeyle ayrıldık Salt Galata'dan... Paylaştıkları değerli bilgiler ve anılar için Prof. Dr. Yankı Yazgan'a, Aktif Yaşam Derneği kurucu üyelerinden Mehmet Ali Çalışkan'a, sevgili Demet Akbağ'a, çektiği birbirinden güzel fotoğraflar için sevgili Bahadır Aydın'a, Universal marka müdürü Ercan Solmaz'a ve OMO ailesine bu keyifli gün için çok teşekkür ediyorum!

Salopet

$
0
0
İtiraf ediyorum; hayatımda ilk kez kot salopet giyiyorum! Hadi bu kadar abartmıyım, belki ilk değildir ama yüksek ihtimal en son 10 yaşındayken  falan giymiş olabilirim :) 40 yaşıma basmaya birkaç yıl kalmışken daha fazla beklemiyim dedim ve giydim! Heralde bir sonrakini de bundan 30 yıl sonra 70'ime merdiven dayarken giyerim hii hii :) 
Bu arada şükürler olsun ki ideal kiloma ulaşmama sadece 2 kilo kaldı! İki kilo ne ki hemen veririm diye düşünüyordum ama hiç de sandığım gibi olmadı, resmen üzerime yapışıp kaldı :( Tabii bir yandan deli gibi kurabiye pişirirken diğer yandan tatlıdan uzak durmaya çalışmak da çok zor benim için, yürüyüşler yaparak bunu telafi etmeye çalışıyorum şimdi...
Hepinize mutlu bir Salı dilerim...
Salopet: Romwe
Deri Ceket: Sheinside
Clutch: Front Row Shop

Matruşkalı Kurabiyelerimin Hikayesi

$
0
0
Aslında kurabiye yapımına başlangıçta tamamen keyif amaçlı başlamıştım ama siparişler almaya başladıkça bu konuda kendime daha farklı bir yön çizmeye karar verdim. Evet bebek kurabiyeleri, doğum günü kurabiyeleri vs. hazırlamak güzeldi ama herkesin yaptığı bir şeyi yapıyor olmak benim için biraz can sıkıcı bir durumdu. Kendi açımdan bu işi daha keyifli bir hale getirmek istedim ve bunun için aylardır ciddi anlamda çalışmalar yaptım. Ne yaparsam beni daha mutlu eder sorusunu kendime defalarca sordum...
Rusya ile yolum hep bir şekilde kesişti, küçükken babamın işi, evlenince de eşimin işi nedeniyle oranın kültürünü birebir tanıma ve yaşama imkanına kavuştum, can dostlarımı orada buldum, bu nedenle kendimi gerçekten şanslı hissediyorum... Orada geçirdiğim yılları blogumda da elimden geldiğince paylaşmaya çalıştım. Hayatımın ciddi anlamda mihenk taşlarından biri olan bu ülkeyi yaptığım kurabiyelere de yansıtmak istedim. Matruşkalar benim için süslü bebek olmanın çok ötesindeler, onların her birinde benim güzel anılarım saklı, ben o günleri nasıl tebessümle hatırlayıp kurabiyelerimi yaratıyorsam, onları yiyen kişilerin yüzlerinde de aynı tebessümü yaratmak istiyorum...


İlkbahara Hazırlık

$
0
0
Laptopıma koca bir fincan kahveyi döktüm :( Tamamen bozulmadı ama klavyesi gitti :( Aynısı ablamın da başına gelmiş, o da bir bardak su dökmüş (sakar kardeşler hee hee :)) ve bana yöntem olarak laptopın arasına bir havlu koyup ters çevirmemi ve üzerine 4-5 kalın kitap koyup 3 gün boyunca beklememi söyledi. Dediğini aynen yaptım, klavye kısmen kurtuldu sayılır ama eksik harflerle bir cümle kurmam oldukça zor oluyor, deli kız gibi devamlı başka bir sayfadan harfleri copy paste yapıp duruyorum, sanırım yeni bir laptop almanın vakti geldi :( Laptopımda böyle ciddi bir sorun yaşadığım için yayınlayacağım postları bir süreliğine ertelemek zorunda kadım... Yoksa onları oturup bu şekilde hedede hedede yazmaya çalışırsam beni tımarhaneye kapatmak zorunda kalabilirsiniz tercih sizin hee hee :)  Ay ben zor yazıyorum dedikçe inadına daha çok yazasım gedi :P Sadede gelecek olursak; bugün sadece wishlist post var, ben yeni bir laptoptan 32 dişim ortada sırıtarak size sesleninceye dek hoşakalın!
İlkbahar hazırlıklarına başladım bile, ilk alışverişimi bu cici ayakkabıları alarak yaptım.
Tulumları hayatıma çok geç dahil ettim ama şimdi en sık tercih ettiğim giysilerden biri oldular! Kısası, uzunu, yazlığı kışlığı hepsini çoook seviyorum. Vintage tarzdaki bu tuluma da bayıldım ve hemen sepetime attım, giymek için sabırsızlanıyorum!
Yaşlandıkça olmadık renkleri beğenir oldum; şu mor ayakkabılar gibi mesela :) Mor tulumum ile birlikte nasıl duracaklar merak ediyorum ;)
Bu çicekli tulum da çok tatlı öyle di mi?
Bileklik...
Bu elbise de tam benim tarzım!
Ve son olarak bu clutch'ı sizlerle paylaşmak istedim.
Ne demişler? Hayat size ekşi bir limon uzattıysa şekeri siz olun bir limonata yapın ya da bir mojito hazırlayın tercih sizin :)
Hepinize mutlu pazarlar dilerim, şükürler olsun ki postu bir şekilde tamamladım, 1 saat sürmüştür sanırım!

İyi Haftalar ☺

Tuvanam

$
0
0
Tuvana Büyükçınar Ariel için özel olarak tasarladığı makinede yıkanabilir yeni koleksiyonu "Tuvanam"ı Sofa Otel'de gerçekleştirdiği bir defile ile tanıttı. Biz de defileyi izlemek üzere Sofa Otel'in yolunu tutuk. Bu Nil'imle birlikte izlediğimiz ilk defile olduğu için çok ama çok özeldi benim için! Nil'im büyük bir merak ve heyecanla mankenleri izledi, ben de onu :) Ariel'e bu keyifli davet için çok teşekkür ederim!

Viewing all 973 articles
Browse latest View live