Quantcast
Channel: Noni
Viewing all 973 articles
Browse latest View live

İyi Bayramlar!

$
0
0

Küçüklükten beri sevemediğim tek bayram bu oldu :( 
Şeker Bayramını her zaman Kurban'a tercih etsem de bayramınız kutlu olsun!!!


IWC Moscow ile Sabah Kahvesi

$
0
0
Yeni arkadaşlıklar edinmek, biraz İngilizcemi geliştirmek ve değişik etkinliklerinden faydalanmak için ne zamandır üye olmak istediğim ancak İstanbul seyahatim ve ardından süren rahatsızlığım nedeniyle devamlı ertelemek zorunda kaldığım IWC Moscow üyeliğimi dün nihayet gerçekleştirebildim, çok mutluyum!

IWC'nin yeni üyeleriyle buluşması Coffee Morning adı altında her ayın 2. salı gününde Le Pain Quotidien'de düzenleniyor...

Cafe'ye vardığımda kalabalık bir masa beni karşıladı, hemen hemen her ülkeden bayanlar vardı, Kanada, Finlandiya, Almanya, Bulgaristan, İspanya, İsviçre, bunlar aklımda kalanlar... Bu kadar kalabalık ve farklı ülkelerden olmamızı beklemiyordum açıkçası :)

Kısa bir hoşgeldin konuşması yapıldı ve IWC Moscow hakkında bilgi verildi...

Kahveler içildi...

Lois yeni üyelerin kaydını aldı ve rozetlerini verdi...
Bu arada merak edenler için üyelik aidatı yıllık 2200 ruble...

Farklı milletlerden olan ama aynı kaderi paylaşan, buradaki benzer dertlerden muzdarip, Moskova'ya adapte olmaya çalışan, kaliteli zaman geçirmek isteyen ve yeni arkadaşlıklar kurmaya hazır genç yaşlı birçok bayanı bir arada görmek çok güzeldi... IWC'nin gelecek etkinliklerini sabırsızlıkla bekliyorum ;)

Mutluluk...

$
0
0

Bazen bir derginin iki sayfasında saklı olabilir ;)


Moskova'da 3 ayda bir yayımlanan, Türkçe ve Rusça yazıların yer aldığı Kompas Pusula dergisinin son sayısında, "Foto-Hayat" kısmında ben varım :) Çektiğim fotoğraflar ilk kez bir dergide yer aldı, inanılmaz mutluyum!


Kompas Pusula dergisi ile tanışmama vesile olan MTKO'ya ve fotoğraflarımı yayımlayan Suat Bey'e burdan teşekkürlerimi sunuyorum!

Hepinize güzel bir hafta sonu diliyorum, ışığımız bol olsun ;)

Siyahın Beyazla Tanışması

$
0
0

Bugün bembeyaz bir güne merhaba dedik, şaşkınız :)

Yeni Arkadaşlarım ;)

$
0
0

Perşembe günü yabancı arkadaşlarımla buluşup IWC'nin genel toplantısına katıldık. Çay/kahve ve atıştırmalıklar eşliğinde ayak üstü sohbetin ardından biz hanımların beğenisine sunulan standları dolaştık...

Yüzükler...

Süsler...

Şapkalar...

Kolyeler...

Bileklikler...

Ve giysiler vardı...

Bak sen şu kadere, karşıma yine bir kaplumbağa çıkarttı! Ama fiyatının 6.000 ruble (300TL) olduğunu görünce hiç fesatlık yapmadım bu sefer, alana mani olmiyim dedim çekildim aradan :) 

Bir başka bölümde ise minyatür sanatı vardı. Açıkçası takılardan daha çok ilgimi bunlar çekti, mikroskobun ardından hepsini hayranlıkla inceledim...


Favorim bu minik deve oldu, devenin üstündeki iğneye mikroskoptan bakınca; 

İğnenin deliğinde 0.08 - 0.1 mm ebatları arasında 7 tane devenin olduğunu gördüm, inanılmazdı!

Soldaki arkadaşım Avustralyalı Kerry, sağdaki ise İsviçreli Elvira... İkisi de inanılmaz hoşsohbet kızlar!

Bu kadar IWC toplantısı yeter dedik, çıkıp kendimizi bir cafeye attık ve Moskova ile ilgili izlenimlerimizi paylaştık...

Kahveden sonra hemen metroya atlayıp Arbat'a geçtim... MTKO'nın Bosfor'da düzenlediği bayram yemeğini kaçırmak istemedim ;) Herkes ordaydı, ben de masadan bir yer kaptım kendime ve tavşan kanı bir çay ile içimi ısıttım hemen... İnce belli bardakta çayın tadı da bir başka oluyor doğrusu!

Yedik, içtik, sohbet ettik ve gelecek haftaki Romanov gezimizde buluşmak üzere ayrıldık...

Cuma günü ise ayrı heyecanlıydım! Blogunu büyük bir keyifle okuduğum Ayşe ile buluşmak üzere soluğu Dmitrovka Caddesi'nde aldım...

Ve Ayşe'nin arkadaşları ile bir araya gelip tatlı bir sohbete daldık...
Bu keyifli öğle yemeğine beni de dahil eden sevgili Ayşe'ye kocaman teşekkürlerimi gönderiyorum!

Eveeettt, kimimiz için hafta sonu kimimiz için 10 günlük tatil sona erdi, ama pazartesi depresyonuna girmek yok! Haydi gelin hep beraber dileyelim bu haftamız macaron tadında rengarenk geçsin ;)

Don't push my buttons :P

$
0
0


Ne zamandır şu kutu gözüme ilişiyordu...


Ve kutunun içindeki anneannemin dikiş kutusundan aşırdığım düğmeler...
Düğmeleri daha önce yüzükte denemiştim, bakalım küpede nasıl duracaklardı?


Benim gibi bir merinos koyunu için bence ideal ölçülerde oldu, ehhh malum küçük küpe kayboluyor...
Kaybolmayan küpe yap kaybolmayan :P

Evet bu yılın yaratıcılık ödülünü gözyaşları içinde ve gururla almaya hazırım :)
Eşsiz yaratıcılığımdan payını alan diğer ıvır zıvırlarım da hobi sayfamda...
Hepinize güzel bir sabah diliyorum!

Daikon

$
0
0

Moskova'ya ilk 1990'lı yıllarda gelmiştim. O zamanlar şimdiki zenginliğinden eser yoktu tabii... Örneğin Pizza Hut yeni açılmıştı ve sokağa kadar taşan kalabalık içeri girmek için sırada bekliyordu... Daha sonra 2007'de geldiğim zaman gördüğüm değişim beni şoka uğratmıştı. Şehir en modern mağazalar, en şık restauranlar ile dolmuştu. Ve sene 2010... Geçen 3 yıllık zamanda bu sefer beni şaşırtan şey ise Moskovalıların sushiye olan düşkünlüğü oldu. Tenha bir sokakta bile karşınıza bir sushi restoranı çıkabiliyor. Biz en son tavsiye üzerine Daikon'u denedik. Sukharevskaya metrosundan çıktığınızda Prospect Mira caddesi no. 12'de yer alıyor. Küçük bir kapıdan giriyorsunuz ve bir kat yukarı çıkıyorsunuz. Giriş katındaki başka bir Japon restoranı, karışıklık olmasın diye belirtmek istedim... Sushiler ve atıştırmalıklar gerçekten methedildiği kadar var. Benim gibi Moskovalı tüm sushi canavarlarına tavsiye edilir ;)




Şeri Şeri

$
0
0


Bugün erkenciyim... Birazdan Romanov Chambers gezimiz için metroya doğru yürüyeceğim...
Yürürken de muhtemelen bu ezgileri mırıldanıyor olacağım...
Güne smooth jazz ile başlayınca nedense tüm günüm iyi geçecekmiş gibi geliyor bana :)
Bugün elimde fotoğraf makinem bir hafiye gibi her detayı yakalamaya çalışırken muhtemelen gezide anlatılanların çoğunu da kaçıracağım...
Kısacası bugün piposuz Şerlök Holmes olmakla, konulara Fransız kalmak arası bir noktada duracağım...
Şimdilik oruvağ şeri leydiler böhöö öhööö!
Hayali pipomdan bir fırt çektim de :P

Romanov Chambers

$
0
0
Dün Rusların en soylu ailelerinden biri olan Romanov'ların Taş Evi'ne yapacağımız gezi için Kitay Gorod metrosunun Varvarka çıkışında buluştuk..
Grup toplanınca taş evine doğru yürümeye başladık...
Bu taş ev 16. yüzyılın ortalarında bir asilzade olan Nikita Romanov tarafından inşa edilmiş. 1859 yılından itibaren de müze haline getirilerek şehrin ilk müzelerinden biri olmuş.
Burası taş evin girişi, misafirler bu ana girişten içeri alınırmış...
Rehberimiz o döneme ait ilgi çekici detaylardan bahsetti, ben de hem anlattıklarına kulak kabarttım hem de makinemle küçük olan mekanda olabildiğince fotoğraf çekmeye çalıştım... Bu eve ait en ilgimi çeken detay kadınlar ve erkeklerin ayrı katlarda bulunması oldu... Haremlik selamlık diyebiliriz buna...
O dönemin kadınları giyim konusunda oldukça tutucuymuş. Evli kadınların saçını bir tek eşi görebilirmiş, misafir içine çıkacağı zaman uzun kaftanlar giyip saçını da kapatmak zorundaymış. Erkekler içinse giyim zenginliğin simgesiymiş. Bir Romanov asilzadesinin kalpağı 40cm. uzunluğunda, içi kürklü, dışı saten veya ipekten olan paltosu ise açıldığında 3.5 metre genişliğinde olurmuş. Zenginliğini göstermek için paltosunu yazın bile üstünden çıkartmazmış. Ayrıca ayakkabısı altından bir yumurta geçebilecek kadar topuklu olmalıymış.
Giriş katında bulunan bu fırında toprak kaplarda yemekler pişermiş. Geceleri ermişlerin onları ziyaret ettiklerine inandıkları için fırının alt katındaki bölümde bir kap yemek mutlaka hazır tutulurmuş.
Şimdi bodrum katındaki kilerdeyiz... O dönemde elektrik olmadığı için evin hizmetçileri ellerinde fenerlerle kilere iner, sabah kahvaltısı için buğdayları bu tahta çanaklarda öğütür, etleri burada muhafaza ederlermiş. Ayrıca bal, arpa ve çeşitli meyvelerden hazırladıkları kvasa benzeyen ama ondan çok daha sert olan özel içkileri 5-10 yıl arasında bu fıçılarda eskitilirmiş...
Kilerden sonra depoya geçtik. Burada ise silahlar, top mermileri, sandıklar ve savaşa çıkacakları zaman yanlarına aldıkları malzemeler vardı...
Öndeki değerli eşyalar ve paraların saklandığı sandık, arkadaki ise valizmiş...
Sırf bu valizin ebatları yüzünden o dönemde yaşamadığıma şükrettim!
Ve üst kata çıktık. Şimdi yemek odasındayız.
Eve misafir geleceği zaman hizmetçiler 60 çeşit yemek hazırlarmış. Konuk çok önemli biri ise bu sayı 200'e çıkarmış. Vay hizmetçilerin haline :(  
Çok özel bir kutlama olmadığu sürece burada sadece erkekler bir arada yemek yermiş. Evin hanımı en güzel kıyafetleriyle yemek odasına gelip misafirleri selamlar, eşinin yanına gidip onu dudağından öpermiş. Bu öpüşmenin ardından evin beyi misafirlere izin verir, isteyen misafir evin hanımını dudağından öpebilirmiş. Hanımının saçını kapat ama dudağını halka aç, tuhaf adetmiş doğrusu!
Burası çalışma odası...
Çalışma odasının heybetli sobası...
Alt katta bulunan fırının bacası buraya kadar çıkıyor ve oda bu şekilde ısıtılıyormuş.
Şimdi çalışma odasının yanındaki odadayız... Burası kitap okuma ve dinlenme odası. O dönemde gün içinde mutlaka şekerleme yapılırmış.
Daracık bir merdivenden çıktık ve geldik hanımların katına... Evin hanımı günün büyük kısmını bu katta çocuklarıyla geçirirmiş. Eşiyle haftanın belli günlerinde aynı yatakta yatabilirmiş. Oğlanların 5-6 yaşına kadar bu katta durmalarına izin verilirmiş, ondan sonra alt kata erkeklerin katına geçmek durumundaymış. Kızlar ise eğitimlerini bu katta görür, 15 yaşına geldiğinde evlendirilirmiş. Genelde erkekler çok genç yaşta savaşa gidip yıllar sonra döndükleri için karı-koca arasında yaş farkı fazla olurmuş.
Evlenme çağına gelen genç kız için çeyiz hazırlanır ve böyle bir sandığa konurmuş. Ayrıca çeyizi nelerden oluşuyorsa hepsi bir kağıda yazılır ve bu kağıt sandığın içine bırakılırmış. Bir kızın ne kadar zengin olduğu da çeyiz sandığından anlaşılırmış. 
Aynı katta bir de dokuma atölyesi vardı. O dönemde kıyafeti dışarıda birine diktirmek çok ayıpmış. Bu nedenle evin kız hizmetçileri bu katta yünü şarkılar eşliğinde dokur (yünü şarkı söyleyerek dokuyanın uzun yıllar yaşayacağına inanılırmış), kumaşı hazırlar, evin hanımı da işlemesini yaparmış.
Evin oğlanlarının çalışma odası da son ziyaret noktamız oluyor...
 Gezimiz burada sona eriyor...
Umarım siz de en az benim kadar keyif almışsınızdır ;)
Hepinize keyifli bir hafta sonu diliyorum!

IWC Winter Bazaar 2010

$
0
0

IWC'nin her yıl geleneksel olarak düzenlediği Kış Kermesi yarın Kievskaya'daki Radisson SAS Otel'de 10.00 - 16.00 saatleri arasında yapılacak.
Girişin kişi başı 200 ruble olduğu kermeste 60'a yakın millet geleneksel lezzetlerini ve yerel ürünlerini sunacak.
Yılbaşı alışverişini şimdiden yapmak isteyen Moskovalılara duyurulur ;)

Marussia

$
0
0

Vay vay vay vay ! Part 2
İzninizle sizleri Rusya'da üretilen ilk spor otomobil olan Marussia ile tanıştırmak istiyorum :) Ben ona kısaca Mari diyorum, ahhh krasniy Mari! Krasniy Rusça'da kırmızı demek ama eskiden güzel anlamında da kullanılıyormuş. Kırmızı güzel Marim! Yalnız Mari'nin fiyatını duyunca (100.000€ civarında) içime bir kurt düşüverdi, Ferrari görünümlü şahin çıkmasın bu Mari?! 

Kırmızı

$
0
0
Çocuk olmak işte bu yüzden çok güzel!
Kırmızı spor bir arabaya asla gerek yok!
Küçük kırmızı bir balon mükemmel bir gülümseme için yeterli oluyor ;)
Hepinize işte böyle mutlu bir hafta diliyorum!

Bünye

$
0
0

Haftasonu büyük bir heyecanla IWC'nin kış kermesine gittik ama ne yalan söyliyim büyük bir hayal kırıklığı oldu bizim için... Erkenden orda olmamıza rağmen müthiş bir kalabalık vardı. Sanki herkes söz birliği etmişçesine erkenden gidelim demiş ve soluğu kermeste almıştı! İlk olarak yemek bölümüne geçtik ama burda da ortalık mahşer yeri gibi olunca ayak üstü hızlıca birşeyler atıştırıp kendimizi standların olduğu salona attık... Bu kermesten çıkardığım tek ders şu oldu; hangi milletten olursa olsun kadın her yerde aynı! Eğer bir kadın gözüne bir ürün kestirdiyse önünde biri mi varmış, fotoğraf mı çekiyormuş demeden cumburlop atlıyor, yeter ki o ürünü kendisi alsın, başkasına yar olmasın. Bir de 60'a yakın milletten kadınların bir arada olduğu bir ortamı düşünün, varın gerisini siz tahmin edin. Elinde valizle alışveriş yapanı bile gördüm! Bir valiz dolusu alacak ne buldun Allah aşkına demek istedim kendisine :P Bu kaosun içinde daha fazla bulunmak istemedik ve standları hızlıca geçtik. Beni tek etkileyen şey bu görmüş olduğunuz Hint dansı yapan biblolar oldu. Geri kalan çoğu ürün gözüme fazlaca kalitesiz geldi. Tabii ki bu satışlar yardım amaçlı yapılıyor ama yine de ürünler daha özenli seçilebilirdi diye düşünüyorum. Bir daha gider miyim? Böyle olacaksa hiç sanmıyorum! Hemcinslerimle barışığımdır ama fazlasını bünyem kaldırmıyormuş bunu o gün anladım :P

Allahım bizi bir daha bir ülkeye gönderecek isen yavruşkaların cirit attığı bir buzhane yerine böyle bacıların bol olduğu sımsıcak bir memlekete gönder lütfen! Amin!
Japonları çok ama çok seviyorum, çok asiller ve her daim güleryüzlüler!
Kendimize bir şey bulamadık ama bizim oğlanı unutmadık, Miso'ya bunu aldık.
Zıp zıp :)

2010'un Son Çekilişi !!!

$
0
0

Eveeetttt, 2010'un son ayına girdik, 2011 için geri sayım başladı :) Bu sene benim için rüzgar gibi geçti desem abartı olmaz sanırım! 2010'da gözümü İstanbul'da açtım Moskova'da kapatıyorum. Neyse şimdi rüzgarı yeli bırakıyım da esas konumuza geliyim. Sürpriz çekilişimi ilk geçen sene Kasım ayında yapmışım, o günden bu yana devam ediyorum, ve imkanım + zamanım elverdiği sürece de devam etmek istiyorum. Çünkü beni okuyan bu kadar fazla okuyucum varken her ay sadece 1 kişi bile olsa bir şekilde ulaşmak ve teşekkürümü sunmak istiyorum. 2011 yılı için de yine cam yüzükler, hamurlar ve değişik hediyelerim olacak, hatta bir kısmına şimdiden başladım bile! Bu ayın paketi ise çoktan hazırlandı, paketlendi, kargolanmayı bekliyor... Kargo konusunda desteği için canım anneme de kocaman öpücüklerimi gönderiyorum ;)

Bu sefer çiçekli böcekli bir cam yüzük yerine biraz değişiklik olsun istedim ;) Bu kızgın surata ne zaman baksam aklıma canım İstanbulumun köprü trafiği geliyor hii hii :)   
Bu arada bu cam yüzükleri nasıl hazırladığımı merak edenler için detaylı bir post hazırlıyorum, çok yakında yayınlayacağım ;)

Noni's Store günlerinden kalma taç ve saç bantı...

Ve fimodan yaptığım çilek, muz ve kivili dondurma küpe...

Bu ayın paketi sürpriz hamursuz oldu ama idare edersiniz di mi ;) Gelelim sorumuza:
"Bu yıl başardığınız (veya kaçırdığınız) şey neydi?"
Mesela benim bu yıl başardığım şey prensimle evlenmekti, 2011 yılında da anneliği başarmayı diliyorum inşallaaahhh!!!
Tek yapmanız gereken cevabınızı isim/rumuz veya blog adınızı belirterek yorum kısmına yazmanız, o kadar...
Katılan herkese şimdiden teşekkürler !!!

Veeee

$
0
0


Bu senenin son çekilişine katılan herkese çoook teşekkürler! Nil'ciğim isteğin üzerine bu çekilişe senin ismini dahil etmedim. Yapılan yorumları okudunuz mu bilmiyorum ama ben yorumlar arasındaki uyuma bayıldım, istesem böyle denk getiremezdim! Mesela kirazzade bu sene KPSS'yi kaçırdığını yazmış, onun hemen arkasından Deniz.Kayra'nın gelen yorumu KPSS için sıkı hazırlandım olmuş.... Restoration bu yıl görmeyi çok istediği İtalya'ya gitmeyi başarmış, onun arkasından Asli ise yılların hayali olan İtalyancayı öğrenmeyi başardım demiş... Epsilon sağlıklı beslenerek bu sene kilo vermeyi başardığını yazarken Epsilon'un hemen arkasından yorum bırakan sozges ise bu sene yine zayıflayamamayı başarmasından, üstüne kilo da almasından şikayet etmiş...

Kimimiz mutluluklar, kimimiz zorluklar, kimimiz kayıplar yaşamış ama en önemlisi her koşulda dimdik ayakta durabiliyor olmamız. Umarım 2011 hepimize mutluluklar getirir ve tüm hayallerimizi gerçekleştirme fırsatı verir!

Evet gelelim bu ayın kazanan ismine... Her zamanki gibi çekilişte random.org sitesini kullandım:


Belki de hayatın cilvesi dedikleri şey böyle birşey, bilemiyorum. İlk kez bir hediyeyi içim buruk şekilde gönderiyorum, ilk kez hediye verdiğim bir kişiye talihli diyemiyorum, çünkü bu ayki hediye 75 değişik yorum arasında en acı yorumu bırakan kişinin oldu. Hala bir tuhafım... Serpil bıraktığı yorumda babasını kaybettiğini ve mesafelerden ötürü son görevine yetişemediğini yazmış. Başın sağolsun Serpil, babanın mekanı cennet olsun. Biliyorum gidenlerin yeri asla doldurulamaz... Ama hayat geride kalanlar için devam ediyor.
Belki de yılın son çekilişi bizlere bunu göstermek istemiştir, kimbilir...
Dilerim 2011 hepimiz için güzel bir yıl olur, sevgiler...

Matruşka Cenneti: Izmailovsky

$
0
0

Sanırım dün hayatımın en soğuk gününü yaşadım! Sabah 9 gibi dışarı çıktığımda hava eksi 22 dereceydi! Şaşkınlığım üstteki palyaçodan farksızdı :) İlk his burnumda bir şey mi var oldu. Böyle sanki bir mümük var ve düşmemek için direniyor gibi :P Meğer o his burnumun içinin donmasıymış! Bu donma hissi bir süre sonra burnunuzu o kadar uyuşturuyor ki şıp şıp aktığının farkında bile olmuyorsunuz :P Tanrım insanların burnunun düşmesi de demek ki böyle oluyor!

A benim Nonik kızım bu kadar soğuk havada ne işin vardı sokaklarda diye soracak olanlara cevabım disko disko Partizanskaya olacak :) Dün yabancı arkadaşlarımla metroda buluşup Partizanskaya durağında indik. Hedefimiz matruşka ve hediyelik eşya cenneti İzmailovsky idi...

Pazar hafta içi olmasından ötürü pek kalabalık değildi... Moskova dışında yaşayan el sanatçıları pazara daha çok haftasonu gelmeyi tercih ediyorlarmış... Bu yüzden hafta sonu burası daha renkli oluyormuş. Yine de çok cici şeyler vardı, makinem donana kadar hepsini çektim :) Evet yanlış okumadınız o gün sadece ben değil makinem de soğuktan dondu!

Bu şirin şeyler aslında biblo değil, içi hasırdan olan şişe kılıfları... Kafası çıkıyor ve içine şişenizi koyuyorsunuz ;)


Tabii rengarenk matruşkalar da vardı...





Kedili şeyler asla gözümden kaçmaz!

Müzikli biblolar...

Yeni yıl ağacı için minik süsler...

Eski giysiler...




Semaverler.. Ahhh sımsıcak bir çay olsa keşke!

Derken Kerry bizi daha önceden gittiği salaş lokantaya sokuyor. Sımsıcak çay ve lezzetli şaşlıkları mideye indirip biraz kendimize geldikten sonra turumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz...




Düşündüm taşındım bunlar ne ola ki diye ve buldum! Bu kadar yavruşkanın bol olduğu memlekette bir emniyet supabı olmalı ama öyle di mi? Nasıl mı?

Gözü yavruşkaya kayan erkeğinizin en can alıcı noktasına bir fıske vurmak suretiylen kendisini dize getiriyorsunuz. Bu kadar basit! He bu vuruştan sonra bırakın yavruşkayı size bile yar olmuyor artık kardeş kardeş oturuyorsunuz ama olsun işe yarıyor mu siz ona bakın hii hiii ;)



Daha makul bir havada bu renkli pazara yeniden gelmek üzere Izmailovsky turumuza burada nokta koyuyoruz...

Kopiraytımı alırım ha :)

$
0
0

Cam yüzükleri nasıl yaptığımı merak mı ediyorsunuz?
O zaman sizi hobi bloguma davet ediyorum ;)
Ve deee hepinize harika bir hafta sonu diliyorum!

Cirque du Soleil - Corteo

$
0
0
Cirque du Soleil'in Corteo isimli gösterisini izlemek için nerdeyse bir aydır heyecanla 4 Aralık gününü bekliyordum! Ve büyük gün geldi çattı ;)

Gösterinin olduğu büyük çadıra ulaşmak için Vorobyovy Gory metro durağında indik... 

Sanırım ilk defa kullandığım bir metro yeraltında değil üstünde durdu...

Durağın kocaman camları vardı ve dışardaki manzara adeta bir kartpostalı andırıyordu...

O gün sıcaklık -2 derece olunca olleyyy bugün hava çok güzel naraları attım! Ehhh -22'leri gördükten sonra soğuk kavramımın değişmesi gayet normal di mi ;) İstanbul bundan sonra kesin Hawaii gibi gelecek bana :P

Çadıra girince bendeki heyecan doruğa tırmandı!

Prensim içecek sırasındayken ben de yavruşka denetimindeydim, o kopçayı tutup sapan gibi çekmemek için kendimi zor tuttum kihh kihh :P

Saatler 16.00'ya yaklaşırken koltuklarımıza kurulduk... Bu noktadan sonra ne yazık ki fotoğraf çekimine izin vermediler. Tüm dansçı ve akrobatlar gösteri öncesi seyircilerin arasından büyük bir şamatayla geçti, bir tanesi de bana yapma gül verdi ve Salma Hayek diye bağırdı, komik bir andı doğrusu :)

İtalyanca'da kortej anlamına gelen Corteo, bir palyaçonun kendi cenazesini bir karnaval havasında hayal etmesini ele alıyor... Ara ile birlikte toplam 2 buçuk saat süren gösteriyi büyük bir keyifle izledim, dev avizelerdeki dans, helyum balonla üstümüzden uçan sevimli cüce, merdiven gösterisi, halkalarla dans vs... hepsi muhteşemdi! Cirque du Soleil, en eski gösterilerinden biri olan Saltimbanco ile 19 Şubat - 4 Mart 2011 tarihleri arasında Abdi İpekçi Arena'da sahne alacakmış, İstanbul'daki tüm meraklılarına duyurulur ;)

Sky Lounge

$
0
0

Rus Bilim Akademisi'nin 22. katında bulunan Sky Lounge manzarası ile bizi 12'den vurdu ;)
Kendimizi Leb-i Derya'da yemek yiyor gibi hissettik, bu ferah duyguyu sanırım özlemişiz!








Çikolata Fabrikası

$
0
0

IWC'nin hemen hemen herkese hitap eden bir etkinlik grubu var, bunlardan biri de mimari yürüyüş grubu... Bu grubun çikolata fabrikasına yapacağı geziyi duyar duymaz bir çikolata canavarı olarak hemen gruba üye oldum. Fabrikaya yapılacak gezide önce kontenjanın dolduğunu söylediler ama daha sonra yapılan iptaller sayesinde yer açılınca ben de kendimi bu gezide buluverdim!

Krasnoselskaya metro durağında indik ve fabrikaya doğru yürümeye başladık...
Giriş kapısına geldik... Rehberimizle buluşup çikolatanın tarihçesi ve Moskova'ya gelişi hakkında bilgi almak üzere binanın 5. katındaki müzeye çıktık.
Çikolatanın icadı milattan önceye dayanıyormuş. Bir hayvanın kakao ağacından meyve kopardığına tanık olan Mayalar zamanla bu meyvenin çekirdeklerini öğütüp suyla karıştırarak çikolatalı bir içecek yapmışlar.
Bu içecek Aztekler zamanında çok popüler olmuş ve toplumun elit kesiminin içtiği bir içecek haline gelmiş. Aztek dilinde "ekşi, acı içki" anlamına gelen "xocoatl" adındaki bu içeceği Aztekler içine biber ve başka baharatlar katarak içmişler.
Çikolatanın milattan önceki hikayesini anlatan üç boyutlu kısa bir animasyonu izledikten sonra müzenin içinde dolaşmaya başladık...
Avrupalıların çikolata ile tanışması ise İspanyol kaşiflerin 16. yüzyılda Orta Amerika'ya yaptıkları keşif sayesinde olmuş. Aztek kralı çikolatalı içeceklerini kaşiflere sunmuş. Kakao çekirdeklerinin ticaret gemilerinde para yerine kullanıldığı farkedilince de önemi anlaşılmış. Ünlü İspanyol kaşif Hernan Cortes'in Meksika'yı istila etmesinden 1 yıl sonra, 1520 yılında, kakao çekirdekleri gemilerle İspanya'ya götürülmüş. İspanyollar ise içine şeker koyarak daha tatlı bir içecek haline getirmişler. Kakao böylece İspanya'da kullanılmaya başlanarak tüm Avrupa'ya yayılmış.
1850 yılında Moskova'ya gelen Theodore von Einem isimli Alman şeker tüccarı 1867 yılında çikolata, reçel ve jöle üretmek amacıyla burada küçük bir tesis kurmuş. İşleri iyi giden Einem kısa zamanda Rusya’nın önde gelen çikolata, şekerleme, kakao tozu ve kurabiye üreticisi konumuna gelmiş.
1918 yılında Ekim Devrimi'nden sonra fabrika devletleştirilmiş. 1920 yılında üretim yeniden başlamış ve "Einem" olan fabrikanın adı "Kızıl Ekim" olarak değiştirilmiş.
Müzenin içindeki turumuza devam ettik...
O döneme ait çikolata kutularını ve ambalaj kağıtlarını inceledik...
Müzedeki turumuz bittikten sonra binanın hemen yanındaki Kızıl Ekim fabrikasına doğru yöneldik...
Fabrikaya girdiğimizde başımıza bone, üstümüze önlük ve ayaklarımıza galoşları geçirdik. Tüm eşyalarımızı bir odada bırakmak zorunda oduğumuz için ne yazık ki üretim tesisinin fotoğraflarını çekemedim :(
Bu iki fotoğraf için sevgili Ayşe'ye çok teşekkürler ;)
Dediğim gibi bir çikolata canavarı olduğum için çikolata fabrikalarının nasıl olduğunu hep merak etmişimdir... Fabrikanın içine girerken beni ilk cezbeden şey müthiş çikolata kokusu oldu :) Sınıf sınıf! Üretim bantlarında geçen çikolataları da görünce iki patisi ile ayağa kalkmış fino köpeklerine döndüm, hev hev isterim çiko isterim hev :P Rehberimiz sağolsun bizi hem gezdirdi hem yedirdi, hatta banttan geçen çikolatalardan almamıza da izin verdi. Moskovalıların yiyeceği çikolatada artık benim de parmağım var yani kihh kihh :) Ama yanında su olmadan yenen içi kremalı ve nugatlı çikolatalar bir süre sonra bünyede sönmeyen bir yangına yol açtığı için bu kadar çikolata yeter dedim!
Bize hediye edilen çikolatalarımızı da alıp fabrikayı biraz yana yana terk ettik :) 
Bu yangını küçük bir Rus lokantasında söndürmeye karar verdik ve içeri daldık!
Rus inanışına göre eğer bir yemeği ilk kez yiyorsanız dilek tutmanız gerekiyormuş. Borş çorbasını yıllar önce içmiştim ama nerde içtiğimi bile hatırlayamadım... Ben de bunu ilk kabul ediyim dedim ve malum dileğimi dileyerek çorbamı içtim ;) Borş çorbası sevmem demiştim ama sanırım aklımda yanlış kalmış, bu çok lezzetli bir çorbaydı, o kadar çikolata sonrasında beni kendime getirdi doğrusu ;)
Hepinize içinizi ısıtan (yakmayan) bir gün diliyorum!
Viewing all 973 articles
Browse latest View live